21 Kasım 2011 Pazartesi

YILLAR SONRA DERSİM GÜNDEMİ / NEDEN ŞİMDİ?

Bugün tüm gezetelerde gözümüze gözümüze sokulan mevzu , DERSİM OLAYLARI. 73 yıl sonra durduk yere CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün gündem yaratmak amacıyla ortaya attığı mevzu. Sanki bugün Türkiye’nin başka hiçbir sorunu yokmuş gibi , sanki başımızda PKK belası , sanki atanamayan öğretmenler, sanki kadına uygulanan şiddet gibi sorunlarımız yokmuş gibi yok yere yaratılan gündem oldu. Hüseyin Aygün’ün bu iddaayı ortaya atış şekli de ayrı bir dert. Hem halkın gözünde Atatürk’ü suçlayan hem de kendi bulunduğu partiyi suçlayan ithamlarla geldi. Bir de buna destek olarak AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner ; o dönemde savaş pilotu olan Sabiha Gökçen'in adının, Dersim olaylarındaki hava saldırılarında görev aldı diye Havalimanı’ndan sildirilmesini istedi. Bu iki parti , en gerekli zamanlarda birbirini yedi , en olmadık olaylarda birbirlerini suçladılar. Şimdi de Atatürk’e karşı yapılan bu söylemlerde elele boy gösteriyorlar. Dersim’e ve dolayısıyla Tunceli’li alevi kürtlere karşı borcumuzu ödemeliyiz v.s. gibi söylemlerde bulundular.

Bu milletvekillerinin birleştikleri ve tarihçileri de ikiye bölen soru ne oldu ? Dersim olayları Atatürk’ün bilgisi dahilinde mi yapıldı, yoksa operasyon emri,  hastalık döneminden faydalanarak mı imzalatıldı. Burada sormamız gereken soru aslında şu olmalı. Atatürk’ün emri ile bile yapıldıysa o dönemin şartlarında haklı bir müdahale olmaz mı? Yapılan operasyonlara kundaktaki bebeklerin ve kadınların da katledildiği tarihçilerin söylediği bir şey. Buna tabi ki kimse hak veremez. Bunu yapan askerleri “ Türkler Alevileri kadın çocuk demeden katletti” diyerek etnik köken boyutuna bağlamak da en az onun kadar yanlıştır.  Bugün milletvekillerinin yaptığı da bu etnik ayrımcılığı tetiklemektir. 

Dersim'e Cumhuriyet'ten önce, Osmanlı döneminde de harekâtlar düzenlendi. 1907, 1908, 1909, 1916, 1926, 1930, 1931, 1935, 1937 ve 1938'de büyük çaplı 10 askeri harekat yapılan Dersim'de bu askeri harekâtlar sonucunda kaç insanın öldüğü, kaçının başka bölgelere sürüldüğü, kaç kişinin yaralandığı henüz tam bilinmiyor. Ancak bilinen bir gerçek var: Asileri bastırmak için yapılan operasyonlarda gühahsız halk da katledildi.


Atatürk ve Sabiha Gökçen


Cumhuriyet döneminde buna benzer olaylar daha önce de olmuştu:
I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı gibi iki büyük savaştan büyük kayıplar vererek çıkmış bir millet var. Bu millet organize edilmiş ve 600 yıllık bir imparatorluğun varlığından bir cumhuriyete geçilmiş. Bu genç bile denemeyecek kadar yeni devlet yapısında yönetimi etkilemek isteyen güçler olmadı mı? Tabi ki oldu. Aslında bu hepinizin bildiği olaylar. 

Şubat 1925’ten Nisan 1925’e kadar 2 ay boyunca Türk Devletine karşı yapılan ayaklanmayı bilirsiniz Şeyh Sait Ayaklanması. Şeyh Sait bir aşiret lideriydi ve “din elden gidiyor” diyerek halkı devletine karşı ayaklanmaya çağırdı. Keza hilafetin kaldırılması da örnek olarak gösterilince de o dönemdeki cahil halk Şeyh Sait’in söylediklerine inandı. Şeyh Sait’in emrindeki halk 5000 kişilik bir orduya dönüştü. Evet bunlar aşiretlerdi. Bir lider önderliğindeki binlerce kişilik aşiretleri devlet ciddiye almak ve tehtid olarak görmek zorundadır. Tabi ki Atatürk bu olaylara müdehale emrini verdi. İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilenleri de mi Atatürk’ün yaptığı soykırım olarak göstereceksiniz? Günümüzde Şeyh Sait ailesinin damadı olmaktan gurur duyan birtakım tiyatrocular ayakta alkışlanmaya devam ediyorlar.  Yakında o da olur.


Bir diğer olay da 23 Aralık 1930 yılında Menemen’de meydana gelen olay. Meşhur öğretmen yedek subay Kubilay’ın başının, şeriatçı isyancılar tarafından halkın gözleri önünde kesilmesi. Herkes hilafet bayrağı altında toplanmazsa insanları kılıçtan geçireceğini söyleyenler de bunlar değil miydi? En kötüsü de Menemen halkının bu şeriat destekçilerine destek olması oldu. Dönemin şartlarında tabi ki böyle isyancıları kanla püskürtmek gerekirdi. Hatta Atatürk’ün örnek olması için “ Menemen’i haritadan silin” dediği bilinir. 

Neticede Dersim’de Cumhuriyet’e karşı ayaklanmış olan aşiretlere bir müdahale edilmesi gerekiyordu. Bu müdahalenin bu derece kanlı olmasını istemezdik tabi. Bugünün şartlarında katliam olarak düşünülse de o dönemin şartlarında bu genç bile denemeyecek kadar yeni olan devletin bütünlüğünün sağlanabilmesi için bir müdahale gerekiyordu. Bunda Atatürk’ün bilgisinin olması da normal. Ama yıllar sonra zaten karışık olan bir ülkede milletvekillerinin gündem yaratmak için böyle söylemlerde bulunması yanlıştan da öte. Dersim’i soykırım olarak gösterip araştırılmasını isteyen milletvekilleri, Ermeni soykırımını da kabul etmek zorunda kalacaklarından haberdar mı acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder