3 Ocak 2012 Salı

PERFECT SENSE - DÜNYANIN SONUNA BİR DE BU AÇIDAN BAKIN

Sürekli şikayet edip duruyoruz değil mi? O öyle , bu böyle. Evet doğru anladın. Sahip olduğumuz en önemli şeye sahip olmanın öneminden bahsediyorum. Evet biraz olsun sahip olduğumuz şeye şükretmekten bahsediyorum. Sahip olduğumuz şey biziz. Kendimiz.. Hislerimiz, Duyularımız. Onların var olmadığını hiç düşünmedik. Çünkü hep oldular. Onlar sayesinde görebiliyoruz, duyabiliyoruz, koklayabiliyoruz, tadını alabiliyoruz. Onlar sayesinde yaşıyoruz aslında. Kalbimiz değil bizi yaşatan. 
Peki bizi yaşamaya bağlayan bu duyular birden bire hayatımızdan çıksaydı ne olurdu? Kim Fupz Aakeson ve David Mackenzie bu sorunun cevabını düşünmüşler ve ortaya muhteşem bir film çıkarmışlar. Tüm duyguları alt üst eden bir başyapıt da denilebilir. Perfect Sense ( Türkiye'deki adıyla "Yeryüzündeki Son Aşk") beni bunun üzerine düşünmeye itti. Eğer göremeseydik, duyamasaydık, koku ve tat alamsaydık; aşk olur muydu, ya da iş , aile ya da hayat ? Perfect Sense uzun zamandır beni en çok etkileyen film oldu. Bilinen aşk filmlerinin çok ötesinde bir drama. Bu yılın oscarlarını devirmeli bence. En iyi film, en iyi senaryo ( Kim Fupz Aakeson ), en iyi yönetmen ( David Mackenzie ), en iyi kadın oyuncu ( Eva Green ), en iyi erkek oyuncu (  Ewan McGregor ), en iyi müzik ( Max Richter ). 
Perfect Sense izlediğim en iyi "dünyanın sonu" filmi olmasının dışında, en iyi filmlerden biri olmayı da başardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder